İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada hem Pençe-Kilit Harekâtı’nda şehit düşen 12 asker için hükümeti sorumlu tuttu hem de aynı gün Abdullah Öcalan’ın temsilcileriyle yürütülen görüşmeler ile kamuoyuna servis edilen videoya sert sözlerle yüklendi.
Dervişoğlu, “Pençe-Kilit Harekât bölgesinde şehit düşen 12 askerimize Allah’tan rahmet, milletimize başsağlığı diliyorum” diyerek başladığı konuşmasında, yaşanan kayıpların basit ihmallerle açıklanamayacağını ifade etti. “Hırdavatçıda 500 liraya satılan bir alet olamaz bu işin sorumlusu” diyen Dervişoğlu, Milli Savunma Bakanlığı başta olmak üzere tüm yetkili kurumların TBMM’ye hesap vermesi gerektiğini söyledi. “Bu hesap acilen, behemahal verilmelidir” dedi.
“MİLLETİN GÖZYAŞI DÖKTÜĞÜ GÜNDE O KATİLİN TEMSİLCİLERİYLE GÖRÜŞMENİN İZAHI YOKTUR”
Dervişoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, şehit haberlerinin geldiği aynı gün İmralı’daki Öcalan’ın temsilcileriyle görüşmesinde “hiçbir sakınca görmemesini” eleştirerek, “Vicdandan ve milletten bu kadar mı koptunuz?” diye sordu. Adalet Bakanı’nın bile aynı günkü görüşmesini ertelediğini hatırlatan Dervişoğlu, Cumhurbaşkanı’nın da benzer bir hassasiyet göstermesi gerektiğini ifade etti.
“ÖCALAN’A VİDEO ÇEKTİRİLİYOR, ÖZGÜR MEDYAYA SANSÜR UYGULANIYOR”
İmralı’daki hükümlüye video mesaj çektirilip dünyaya servis edilmesini sert ifadelerle eleştiren Dervişoğlu, “Özgür medyaya yasak olan yayın, teröriste serbest bırakılıyor” dedi. Video mesajda “ulusal kurtuluş mücadelesi” gibi ifadelerin kullanılmasına da dikkat çeken Dervişoğlu, “Bu tablo, kimin kazandığını açıkça gösteriyor. Böyle bir aymazlığı tarif edecek kelime bulamıyorum. Yazıklar olsun!” diye konuştu.
AKP’Lİ VEKİLE TEPKİ: ‘CUMHURİYET’E KANLI DARBE’ DEMEYE KİMSE CÜRET EDEMEZ
AKP’li Ahmet Hamdi Çamlı’nın Cumhuriyet’i “kanlı darbe” olarak nitelemesine de tepki gösteren Dervişoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslenerek, “Bu kendini bilmeze senin cevap vermen yakışır. Sükût ikrardan gelir” dedi. Savcıları göreve çağıran Dervişoğlu, “5064 savcıdan biri çıkıp 'Ben Cumhuriyet’in savcısıyım' demeli” ifadelerini kullandı.
“YOLSUZLUKLA SİSTEMATİK MÜCADELE SÖZÜ VERİYORUZ”
Konuşmasının sonunda yolsuzluklara da dikkat çeken Dervişoğlu, hükümetin altın ve insan kaçakçılığına göz yumduğunu öne sürerek, “Türk milletinin hayatı, ayakkabı kutularıyla, baklava kutuları arasında heba oluyor” dedi. İYİ Parti olarak temel hedeflerinin yolsuzlukla sistematik mücadele olduğunu söyleyen Dervişoğlu, “Kim yaparsa yapsın, milletin malına uzanan eli kıracak bir sistemi bu memlekete getireceğiz” diyerek konuşmasını tamamladı.
“BU BİR İHANET TİYATROSUDUR”
Dervişoğlu, konuşmasının devamında ise PKK’nın silah bırakma töreni hazırlığı ve bu süreci yöneten iktidara yönelik eleştirilerini şu ifadelerle dile getirdi:
“İhanet mafyasının bir ayağı silah bırakma gösterisidir. PKK, iyi niyet gösterisi olarak 20-30 kişilik bir silah bırakma gösterisi düzenleyecekmiş. İletişim Başkanlığı da artık İmralı ve Kandil'in de iletişiminden sorumlu olmuştur. Artık o gösteriyi onlar yayınlar. Bu silahlar, onu kimin ne için kullandığına bakılmadan imha mı edilecektir? Yoksa olması gerektiği gibi adli emanete mi alınacaktır? Görelim bakalım hangisi olacaktır!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin istihbaratı, askeri, polisi; terörle mücadele eden kurumlardır. Bu hain terör örgütünün varlığını ve işlediği suçları cezalandıran ise Türk yargısıdır. Bu silahlar, Türk milletine ve devletine karşı kuşanılmış ve kullanılmıştır. Peki, bu silahların bırakılacağı yer neresidir? Türkiye, kendisine karşı 40 yıl boyunca bölücü terör yürütmüş bu örgütün silahlarını neden başka bir ülkenin toprağında teslim almaktadır? Herhangi bir etkin pişmanlıkta bulunmaları da, yargılanmaları da söz konusu olmayacakmış. Geldikleri gibi gideceklermiş. Bu nasıl bir tiyatrodur Allah aşkına! ‘Biz ne yapıyoruz?’ diye soran bir Allah’ın kulu kalmadı mı?
Devletin önemli kurumlarında bir tane Türk yönetici kalmadı mı? Hepiniz mi mankurtlaştınız! Adı ‘çözüm’, özü ise ‘İhanet Süreci’nin ikinci versiyonu olan bu dönemde, iktidar kadrosu öyle alengirli işler çevirmeye başlamıştır ki; milletinden aldığı yetkiyle yine milletini aldatan bu kadrolar, tarihe kara bir leke olarak geçeceklerdir.
Cumhurbaşkanlığı makamında oturan AK Parti Genel Başkanı, artık bir unvanın daha var: Sen artık Cumhurbaşkanlığı yetkisini kullanarak ‘terör örgütü üyelerini’ affeden birisin. Sen, vatandaşlarımızı şehit eden hainleri imzanla affeden bir Cumhurbaşkanısın. Sen, seni her eleştireni hapse attırmaktan çekinmeyen, milletine silah sıkanları ise affetmeyi tercih edensin.
Cezaevlerini belediye başkanlarıyla, gazetecilerle, öğrencilerle, siyasetçilerle, akademisyenlerle… Kısacası kendilerine biat etmeyen, aykırı ses çıkaran kim varsa onlarla dolduruyorlar.
Milletimiz artık ne verdiğiniz kararları, ne yaptığınız işleri ne de girdiğiniz yolu destekliyor. Eğer tersini düşünüyorsanız, buyurun sandığı getirin! Teröristleri hükümet ortağı yaptığınız bu hale milletimiz karar versin.
Referandumla sorun: ‘Ben artık senin katillerini bile affediyorum. Vatan hainlerini Cumhur İttifakı’na aldım. Ne düşünüyorsun?’ diye bir sorun bakalım!”