Stellantis grubunun (Fiat, Peugeot, Citroën, Opel gibi markaların çatı şirketi) bu hamlesi, son yıllarda Türkiye'nin ana rakibi haline gelen Fas'ın otomotiv üretimindeki yükselişini bir kez daha gözler önüne serdi. Hakan Doğu'nun paylaşımı, sadece kaçan bir yatırımı değil, aynı zamanda bunun arkasındaki acı nedenleri de ortaya koydu.
FAS'A GİDEN 1.2 MİLYAR DOLARLIK YATIRIM NELERİ KAPSIYOR?
Stellantis'in Fas'taki Kenitra tesisine yapacağı bu dev yatırım, fabrikayı adeta bir üretim üssüne dönüştürecek:
-
Kapasite Artışı: Tesis iki katına çıkarılarak dünyanın en büyük Stellantis fabrikası haline getirilecek ve yıllık üretim 2030'a kadar 535.000 araca ulaşacak.
-
Yeni Modeller: Tesis, elektrikli, hibrit ve mikromobilite araçları destekleyecek. Citroën Ami, Opel Rocks-e, Fiat Topolino ve yeni Fiat Panda gibi modeller burada üretilecek.
-
Teknoloji Üssü: Yıllık 350.000 adet kapasiteli hibrit motor montajı ve potansiyel batarya üretimi de planlar arasında.
-
Yan Sanayiye Dev Destek: 2030'a kadar %75 yerel entegrasyon hedefleniyor. Bu, yıllık 6 milyar dolarlık yerel satın alma anlamına geliyor.
-
Tofaş'ın Tercih Edilmemesi: Stellantis'in Türkiye'deki en büyük ortağı olan Tofaş'ın, bu çapta bir yatırım için bir kez daha düşünülmemesi dikkat çekici.
-
Kaybedilen Cazibe: Doğu, asıl nedenin altını şu sözlerle çizdi: "Bunda da Türkiye’nin yatırım cazibesini kaybetmesinin sonucu olduğunu anlayabiliyoruz."
-
TEHLİKE ÇANLARI ÇALIYOR: TÜRK TEDARİKÇİLER DE Mİ GİDİYOR?
Hakan Doğu'nun bir diğer önemli uyarısı ise Türk tedarik sanayisine yönelik oldu. Fas'ın sunduğu cazip imkanlar ve bu yeni dev yatırım sonrası, pek çok Türk otomotiv tedarik şirketinin de üretimlerini ve yatırımlarını Fas'a kaydırabileceğini belirtti.
Stellantis'in bu kararı, sadece kaçırılmış dev bir fırsat olmakla kalmıyor, aynı zamanda Türkiye'nin global otomotiv pazarındaki konumu ve yatırım ortamı hakkında da ciddi soru işaretleri doğuruyor.
-
-
PEKİ NEDEN TÜRKİYE DEĞİL DE FAS?
Hakan Doğu, bu büyük yatırımın neden Türkiye'ye gelmediğini net bir dille açıkladı. Doğu'ya göre bu durumun iki temel nedeni var:
